31 Mart 2011 Perşembe

ankara..

ankara’yı sevmek gerçekten nedir? neden ankara dışında yaşayan herkes ankara’dan nefret eder. belki de ankaralının şehrine duyduğu sevgidir bu nefreti tetikleyen. bir istanbul değildir belki ama bir sevdadır. yaşarken, her yerine küfürler savururken başka bir şehre gidince aldatıyormuş hissi yaratmasıdır adamda. 1 hafta da özlersin namussuzu. memur şehridir hayat durur derler 10’dan sonra. biz ankara’yı 10’dan sonra yaşadık hep. bom boş sokaklarında, sarhoş taksicileriyle, gülcü bebeleriyle .. 


neden güzeldir bilir misin ankara? çünkü bilirsin ki burada her yol kızılay’a çıkar. çok şirindir lan. sevmiyorum şu kızılay’ı dersin ama 2 gün sonra mutlaka işin düşer. gidersin..  küfür edersin?  ama seversin. karşılık beklemezsin ki. bir bakmışsın ki seviyorsun. 


neden güzeldir? çünkü zengini de fakiri de genel de aynı yerlerde takılır. büyük uçurumlar yoktur aralarında. babası çok zenginde yürür ele ele tunalıda, cebinde simit parasıyla evden çıkanda. 


ne vardır ankara’da? semtler kale gibidir. herkes övünerek söyler. çankaya piçidir biri, diğeri dikmen bebesi. mesela başka hiçbir yerde ’or-an dan geçer mi’ diye gülmez kimse. çok anlamsızdır ama özeldir. or-an dan geçer mi ne mnskym.


basittir ankara. kimine çok sıkıcı gelir bu. bize çekici. makyaj güzeli değildir yani, saf kendidir.. minnoş ya yerim ben onu.


bir ankara’lı konuşmaya başlamadan önce bir ‘la’ sesi ister. sevgilisine ‘seni seviyorum la’ diyebilen yine tek millet ankara’da yaşar. kızmaz ama karşısında ki sever onu öle.  karakter sahibidir yani bir duruşu vardır, belli eder.


atara gider yapan da ankaralıdır mesela. tek telefona bakar. hiçbir şehirde bu kadar hızlı toplanan insanlar göremezsin. 


aspava’dır mesela ankara. bana bir ankaralı göster ki içip içip sabaha karşı aspava’dan yememiş olsun.  ankara bir restoran ile özdeşleşebilecek kadar sade ama lezzetlidir aynı zamanda.


sırasıyla büyümektir ankara. mesale küçükken atakule, sonra kızılay ykm önü buluşmaları, ergen dönemde arjantin caddesi, biraz daha büyürsün tunalı’ya inersin. en son kalır sana bestekar. 
en güzeli de nedir bilir misin, her gittiğin mekanda mutlaka tanıdık yüzlere rastlamak. işte o çok farklı bir duygudur. çabuk kaynaşır ankara bebeleri.  bir bakarsın yan masadan fıstık alıyorsun falan. 


yaşanmışlık doludur ankara. her gördüğün yerde illa ki vardır bir anın. ha bak ilk burada karşılaştık, şurada öpüştük burada ayrıldık. ayrılık şehridir ayrıca. yaşanmışlıkların en yoğun olduğu şehirdir.


gri diyenlere inat gün batımının o kızılı, masmavi gökyüzüne çok yakışır. elbet vardır her yerde güzel gün batımı ama ardında bıraktığı o koku şehre özeldir. mistir lan.


bir nesli atakule de büyütmüştür. şimdi ben top havuzunda oynamayan, çıkıp mcdonalds’da doğum günü kutlanmayan şehre şehir mi derim?


şimdi dersiniz ki bir şehrin güzelliği o şehrin yapısından, tarihi özelliklerinden, mistik havasından, denizinden dolayıdır. ha işte bunların hiç biri yok ankara’da.  ama değişik bir büyüsü var, seviyoruz işte.  aşk gibi aynı, hani aşık olduğun insanında bir sürü kusura vardır ama anlamsızca seversin ya.  işte öyle anlamsızca sevmek aşktır ankarada..